Genişleyen NATO ve yeni tehlike

İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girişi dünya siyasetindeki en önemli hadiselerden birisi. NATO’nun tehlike tanımlaması da siyasi ve askeri sahada yeni kilometre taşlarından birisi olacak.

Putin’in Ukrayna’yı işgal emri vermesi yeni bir milat oldu. Kafkasya’da, Gürcistan’da ve Suriye’de işgaller ve operasyonlar yapan Rusya’nın Karadeniz ve Akdeniz’de yeterince güçlendiğini ve “dünyayı fazla korkutmaya gerek yok” diyeceğini düşünenler geç de olsa yanıldıklarını anladılar. 

Ukrayna’ya yağan füzeler harab olan şehirler, göç eden milyonlar Avrupa’yı o kadar korkuttu ki Kuzey ülkeleri de bir an önce NATO’ya katılmak gerektiğini söylemeye başladılar. Aynı şekilde Türkiye’de de NATO’ya destek yükselişe geçti. 

Soğuk savaştan sonra Bütün bunlar “Artık NATO’ya gerek yok! Milli devletlerin bağımsızlıklarını sınırlamaktan başka işe yaramıyor.” denildiği bir zamanda meydana geldi. Hatta Fransa devlet başkanının “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” açıklaması hafızlarda tazeliğini korurken. 

Malum Gorbaçov için “Varşova paktını dağıttı” denilir. İlerde belki de Putin için de istemeyerek de olsa “NATO’yu toparladı, ayağa kaldırdı” denilecek. 

Rusya’nın tekrar tehlike ilan edilmesi dünyanın siyasi ve askeri geleceği için en önemli kararlardan biri oldu. Yeni bir gerilim mi yoksa savaş ve işgallerin önlenebilmesi için güçlenen bir ittifak mı, zaman gösterecek. Ancak bilinen bir şey var o da Ukrayna’nın işgalinden sonra Doğu Avrupa, Baltık ve İskandinav ülkeleri NATO şemsiyesi ile kendilerini daha emniyette hissedecekler. 

11 Eylül ikiz kulelere yapılan saldırıdan sonra ilan edilen ve İslam ile irtibatlandırılmaya çalışılan terör tehlikesinin de geçersiz hale gelmesi İslam dünyası ve dünya barışı için önemli gelişmelerden. 

Tabi bütün bunların yanında savunma harcamaları iyice artacak. Petrol ve doğal gaz zengini Rusya’nın gelirlerini silaha ayırdığı gerekçesiyle uygulanan müeyyideler dünya ekonomisini sıkmaya devam edecek. Tahıl krizi de aynı şekilde.  Özellikle gelir seviyesi düşük olanları ciddi şekilde etkileyecek silah, petrol ve gıda önemini artırmaya devam edecek. 

İsveç ve Finlandiya gibi demokrasi ve insan hakları konularında ileri ülkelerin NATO ittifakına dahil olmaları hem NATO hem de yeni dünya düzeni için bir avantaj olduğunu unutmamak gerekiyor. NATO’da hep eksikliği hissedilen demokrasi ve insan haklarının daha çok gündemde olmasını temenni ediyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir