Ukrayna ve işgallerin sonu
Ukrayna’da Putin’in askerleri ezici güçleriyle saldırmaya devam ediyor.
Halk hürriyet ve demokrasi için zorluklar içinde direnmeye devam ediyor. Eli silâh tutanlar sokak sokak mahallerini ve evlerini müdafa ediyor. Milyonlarca kadın, çoluk-çocuk ve yaşlı ise metrolarda ve sığınaklarda açlık tehlikesiyle korku ve dehşet içinde bekliyor.
Yalnız bırakılan Ukrayna bir taraftan da barış görüşmeleriyle bir çıkış arıyor. İnşaallah kısa zamanda sulh ve barış sağlanır.
Putin’e işgal kararı verdiren sebeplere ve saiklere baktığımızda büyük hesapları ve çözülememiş büyük problemleri görmek mümkün.
Rusya, komünizmden kurtulduktan sonra nisbi rahatlamaya rağmen memleketi kalkındıracak ve refaha ulaştıracak hamleleri bir türlü hayata geçiremedi.
Sovyetlerden bağımsızlığını kazanan Doğu Avrupa ülkeleri hızla zenginleşirken Rusya yerinde saymaya devam etti. Bunun sebeplerinden en önemlisi sadece petrol ve doğal gaz satışına dayalı bir zenginlik olması.
Demokrasi, açıklık ve şeffaflığın olmadığı ülkelerde yöneticiler dengeyi sağlayamazsa kısa zamanda petrole dayalı Ortadoğu rejimlerinde olduğu gibi birer diktatöre dönüşebiliyor.
AB’ye dahil olan Doğu Avrupa ülkelerinin hızla zenginleşmesinde, kriterlerden olan devlet yönetiminden ihalelere kadar her sahadaki şeffaflığın payı büyüktür. Yolsuzlukların minimuma indirilmesi ve adalet halkın çalışma azmini arttırmış ve iç barışı sağlamıştır.
Rusya’da ise gelir dağılımında adaletsizlik, suiistimaller ve yolsuzluklar artık kabul edilmiş bir çaresizlik.
Putin’in otoriterleşmesiyle birlikte Doğu Avrupa ülkeleri hızla Rusya’dan uzaklaşmaya, Batı’ya yaklaşmaya başladı. Her ne kadar Putin taraftarları bu uzaklaşmada NATO ve AB’nin “propaganda ve oyunlarının” etkili olduğunu iddia etseler de yüz yıllardır beraber yaşadıkları Rusya’dan uzaklaşmalarının açıklamasının daha gerçekçi olması gerekiyor.
Ortak oldukları dil, kültür, teknoloji, silâh ve ucuz petrol ve doğal gaza kadar birçok avantajları terk etmelerinde Putin korkusu çok etkili. Gerçi Putin gibi birisi Batı’daki silâh tüccarları için bulunmaz bir fırsat. Saddam gibi bütün komşularının silâhlanmasına sebep oluyor. Bu sebeple Putin’i ayakta tutmada ve önceki işgallere sessiz kalmada, Batı’daki nifak komitelerinin payını unutmamak gerekiyor.
Batı ileri teknoloji ve kalite ile Çin ucuz ürün ile mal satıyor ve bir tür müttefikler meydana getiriyor. Rusya bunun için kaba kuvvetten başka çare görmüyor. Her dört beş senede bir ülke işgal edip katliâm yaparak uydulaştırdığı memleketlerle geleceğini sağlama almaya çalışıyor. Hâlâ acıları taze katliâmlarla hatırlanan Kafkasya, Gürcistan, Kırım, Suriye son olarak da Ukrayna bunların misalleri.
Yine otoriter rejimler muhalefeti, basını ve halkı susturmak veya yönlendirmek için dört-beş senede bir kendilerine bu tür hadiseler icad ettikleri ekseriyetin malûmu. Ukrayna teslim olursa üç-beş sene içerisinde başka bir ülke teslim alınacak.
Burada soru şu: Putin bu politikasını ne kadar devam ettirecek?
Şüphesiz bu hür dünyanın durumu fark etmesine ve halka tam olarak anlatabilmesine bağlı. Ancak kesin olan bir şey var ki o da bu zamanda otoriter rejimler ve işgaller sürdürülebilir bir yönetim şekli değildir.
Sovyet komünizmi geçen asırda Macaristan, Çekoslovakya ve Afganistan işgallerinin neticesini gördü. Bütün dünyanın nefretini kazandı ve o nefrette boğuldu. Mevcut Rus yönetimi şimdi aynı yolda…