Mütefekkirane meşveret

Kur’an-ı Kerim’de muhtelif ayetlerde emredilen ve onun zamanımızdaki muazzam tefsirinde en önemli prensiplerden sayılan tefekkür ve meşveret çağımızdaki problemlerin çözümü için vazgeçilmezdir.

İnsanoğlunun en önemli hususiyetlerinden birisi de zaaflarını telafi edecek akıl yürütme ve yardımlaşmanın çok geniş bir sahaya yayılmış olmasıdır. İnsanın kıymeti ve ürettiği değerler bunlardaki ihata, genişlik ve çeşitlilik nispetinde büyümektedir. 

Hakikati kavramak ve meseleleri çözmenin en önemli esaslarından yada usullerinden birisi de şüphesiz meşveret ve şuradır. Çünkü işlerin ve uygulamanın en iyisi, en doğrusu ve uygulanabilirliği en yüksek fikir ve usul meşveretlerle tespit edilebiliyor. 

Evet meşveret mutlaka gerekli ancak nasıl bir meşveret yapılmalı? Meşverette fikir beyan etmek gerekiyor ancak nasıl bir fikir? 

Bediüzzaman Hazretleri Münazarat isimli eserinde memleketin meselelerini çözmede ihtisas sahibi kişilerin “Mütefekkirane meşveret” yapmaları gerektiğini ifade eder.  

İfadeyi anlamaya çalışalım! 

Bediüzzaman Hazretleri yöneticilerin teorik bilgiler ve ikinci üçüncü şahıslardan edilen değerlendirmeler yerine sahaya inmeleri, meseleleri ilk ağızdan dinlemeleri ve kendi gözleriyle görmeleri gerektiğini ifade eder. Doktor, hasta ve tedavi metotlarından misaller verir. 

Tabip hastayı görmeden ilaç yazmayacak. Ya hasta gelecek yada doktor hastanın ayağına gidecek. Milletin dertlerini bilen ve yaşayan milletvekillerinin mecliste ve fikirlerini beyan etmeleri gerektiğini ifade eder. Buradan devlet yönetimindeki temsili demokrasiyi “Mütefekkirane meşveret” uygulamalarından birisi olarak anlayabiliriz. 

Asa-yı Musa’da şöyle bir ifade geçer: “Mütefekkirane ve ciddî bir surette ibadet ve tesbih eden adam, mevcudatın hakikaten mevcud ve muhakkak olan ibadet ve tesbihatlarını bir derece keşfeder ve görür.” 

Kâinatı tefekkür ederek ibadet ve tesbih eden adam kâinat denilen ibadet ve hikmet mescidi ve meclisinde hem kendisinin hem de canlı cansız bütün mahlukatın ibadet ve tesbihini idrak eder. Bu idrak, tefekkür ve konumuzla ilgili olarak da hikmet meclisinde vazifelerini yapmakla ibadet eden mahlukat ile meşveret nispetinde yükselir. 

Kur’an kâinatı bütün hakikatı ile anlatır. Ancak Kur’an ve kainattaki yüksek hakikatleri anlamak için mutlaka ikisini birlikte tefekkür etmek gerekiyor. Risale-i Nur’da ifade edildiği gibi Alemlerin Rabbi, kudret ve hikmetini anlatmak için canlılardan gök cisimlerine kadar misaller verir ve tefekkürü emreder. Zihin ve kalb laboratuvarımızda Kur’an ve kâinatta beyan edilen ayetlerin “Mütefekkirane meşveret”i hakikatleri keşfedip görmemizi ve kalplerimizde yerleşmesini sağlayacaktır. 

Bilindiği gibi hakikati anlamada ve problemleri çözmede analitik düşünme önemli! Kesrette ve çoklukta boğulan insan parçalara bölerek bazı meseleleri daha iyi anlayabilir. 

Cenab-ı Hakk’ın bütün kâinattaki icraatını ihata ve idrak etmekte zorlandığımız zaman ehadiyet sırrıyla daha küçük birimlerde hatta bizzat içinde bulunduğumuz ve yaşadığımız hadiselerle hakikatı idrak ederiz.  

Günümüzde ilmi çalışmalarda yaygınlaşan “masa çalışmaları” ve “atölye çalışmaları” da “mütefekkirane meşveret”in birer uygulamasıdır. İhtisas sahibi kişileri bir araya gelerek çalışmaları, fikir yürütmeleri, müzakereleri ve diğer çalışmalarla bir araya getirmeleri hem bir tefekkür hem de ilmi ve fikri bir meşverettir.  

Bediüzzaman Hazretleri meşvereti sadece toplantılara ve meclislere münhasır olarak düşünmez. “Devletler, milletler ve asırlar da meşveret eder” der. Zamanımızda ya da tarihteki diğer toplumların yaptıkları çalışmaları okumak, incelemek, galibiyetlerini, mağlubiyetlerini, yükselişlerini ve çöküşlerini tahkik etmek ve dersler çıkarmak da bir nevi “mütefekkirane meşveret”tir. Nitekim Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de ferman eder: “Yeryüzünde dolaşın da önceki milletlerin sonlarının nasıl olduğuna bakın.” 

Risale-i Nur bir yönüyle de tefekkür ve meşvereti bir araya getiren muazzam bir eserdir denilebilir. Hakikati keşfetmek ve öğrenmek için tarihte de olsa uçlardaki meslek, meşrep ve fikir akımları adeta meşverete çağrılır konuşturulur, ikna veya ilzam edilir. Okuyucu yada talebe “mütefekkirane meşveret” ile hakikate tam vukufiyet kesbeder. 

Kur’an-ı Kerim’de muhtelif ayetlerde emredilen ve onun zamanımızdaki muazzam tefsirinde en önemli prensiplerden sayılan tefekkür ve meşveret çağımızdaki problemlerin çözümü için vazgeçilmezdir. 

“Mütefekkirane meşveret” ilmi, imani, içtimai ve siyasi konuların anlaşılması ve meselelerinin çözülmesi için adeta anahtar bir ifadedir. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir